Gri…

image

Onca rengin içinde neden gelip beni bulur bu renk bilmem. Hep ortası mı olmalı hayatın? İyisi ya da kötüsü diye iki uç var. Kötüsünü dilemek değil benimki. Kötü ardımda kaldı biliyorum. Hatta eminim de. Oyunu iyi olan kazandı işte. Bu cümleyi kim soylemişse tamamen haklı çıktı. İyi olan ne varsa önüme sunuluyor. Şükür etmenin kat sayılarla nasıl yapıldığını öğrendim.

Grinin tanımı bir insan zihni için ne olmalı diye düşünürken biraz içimdeki aynaya danıştım. Gri = Belirsizlikmis meğer.

O kadar çok alışmışım ki her şeyi önceden düşünüp planlamaya. Kendime beklenmedik durumlar için önlemler almaya, analizler yapıp tasmayı takmadan yola devam edebilmek için yükümü hafifletmek,  var olanları yok sayıp,  olmayanları görmezden gelmeye çabalamışım hep. Offf ne çok yorulmuşum.

image

Yorgunluğum çıkıyor bugünlerde. Sürekli uyumak istiyor bedenim. Zihnimin uyku halinde çalışıyor olmasından da şikayetçi değil artık bedenim. Hiç umursamıyor. Mütemadiyen uyku halinde olmak istiyor. Yediğim yemeklerin ve içtiklerimin tadı değişti. Ne içsem çakır keyifim biraz. Zihnim bulanık geziniyorum.

Keyfine bakmak eylemi oturmadı bir türlü bende. Giydigim guzel seyler kolay kolay yakışmıyor hemen öyle. Hep bir huzursuzluk var. Zihnime bedenim bile isyan halinde. Herşey yolunda, kendini huzurun kucağına bırak,  dinlenmedigin kadar dinlensin ruhun, uyu, dedikçe zihnim rahat durmuyor. En sevdiğin şarkının duyamayacağın kadar kısık sesle zorla dinletilmesi gibi hayat. Şimdi ruhumun sesini son desibele çıkartıp keyfine bakma zamanı.

image

Ah bir de bu griler olmasa…

Gerçeklikten bile korkar oldum. Mükemmellik korkutuyor. Zıngır zıngır titriyor ellerim, bacaklarım telaştan. Bu kadar da mükemmel olamaz ki diyor iç sesim. En mükemmeli bu dediklerin ne oldu diyor aklım. Sonra bir cümle, bir kaç kelimelik içi dolu konuşma ve bir umut çalıyor ruhun kapısını griler renk alıyor aniden.

Sen umut oluyorsun…

Rengini bozma, tabloyu kirletme sakın…

“Üç pervanenin ışığı…”

image

Sana baktığımı görmemeli kimse. İçinde sakladığı ifadenin benzeri yerleşse benden başka bir göze, sanırım bu benim kanımı yakar. Damarlarımda ısınan kan, canımı sıkar. Susamam da ben öyle şimdi, hiç yoktan yere çıngar çıkar.

Parmaklarımın arasına yerleşen parmakların ve hatta bazen avuçlarımda saklanan minik narin ellerine de benim ellerimden çıkan şefkat gibi dokunmamalı  başka hiç bir el. Olmadık yerde tatsızlaştırmayalım hayatı ne gerek var.

Sonra saçların, yalnız benim burun deliklerimden içeri alınan kokun ile beyine bir şölen yaşatmalı. Başka beyinlerde bu saçların koku sihiri, benim uykularıma, hayatıma zarar.

Zarif boynunun üzerindeki inci tanesi eşsiz basın benimkinden başka hiç bir göğsü sereflendirmemeli. Hiç kimse senin o benimle dolu başın için, “yuvasına yerleşen bir kuş gibi hem kendine hem bana huzur veriyor bu göğüste meşk saatleri” dememeli,  hatta hiç kimse dokunmamalı onca yükü minicik kemiklerinde barındırdığın omuzlarına. Alev alıp, cinnetin tadına bakmak gibi seni başka bir göğüs ve bir elin altında uyurken düşünmek. Ejderha olmak istemiyorum, uzak dursunlar.

image

Dudakların sevgili. Senin ruhuna açılan o mabed kapısı, cennetin giriş yolunu aralayan alevli dudakların var ya, sakın benimkilerden başka hiç bir dudağı tutuşturmasın. Hiç kimseye aralamasın ruhunu. Dudağına kadar erişme çabaları eli, dudağına dokunabilmiş olan da beni yakar.

Kutsalım, kıymetlim, tüm kelimelerimin oluşum sebebi, seni maviligin içinde, sarı kumların arasından bulup çıkarttım ben ve sen de karanlık kuytularımda saklanan beni güneşe çekmişken, gölgelerle kirletmeyelim mutluluğun resmini.

En güzel şiirim sensin henüz yazmadigim.   En güzel şiirini yazacağını dillendirenlere kapılma. Onlar gelişin için yazacaklar şiirlerini.

Ben seninle, ruhundan damlayanlarınla  şiir olacağım sevgili.

Gitme…

“Üç pervanenin ışığı” adlı romanımdan küçük bir hediye…

Sessizliğini dinle Simge…

ımg_20160321_124510.jpg.jpg

Simge yüzünü okşayıp gözlerini kamaştıran güneşin sıcağı ile uyanınca Shalev den bir parça ile güne başlamak adına telefonunu kontrol etti. Son mesaj neydi? Uyuya kalmış olmak acaba ona önemli bir mesajı kaçırttı mı diye düşünürken, hiç bir mesaj olmadığını görünce rahatladı. Günaydın ve yeni gün dilekleri konulu yeni bir mesajı alelacele yazıp gönderdi. 

Ruhunu kuşatan bu muhteşem hislerin enerjisi ile banyosunun assolistiydi adeta. Hüsnü Arkan bestesi Hoşgeldin şarkısı ile programını tamamlayınca fön makinesi ile dans etmeye başladı. Mutlu bir güne uyanmıştı. mutlu uyumak, mutlu uyandırmıştı ve bunun tek bir sebebi vardı. Shalev mutluluk tohumunu dün akşam Simge’nin gözlerine ve dudaklarına bırakmıştı.

Akşam, gece, ertesi gün daha ertesi gün Simge için saatler bekleme ile geçti. Gururlu olmaya çalışıyorken, bir yandan o akşam yaşadıkları her neyse, bunun bir hayal olmadığına kendini inandırmaya çalışıyordu. Defalarca telefonu eline aldı. Mesaj aralığına yazdığı her şeyi siliyor, tekrar yazıyor ama asla göndermek istemiyordu.

İki hafta bitmişti. Simge artık o bekleyişten vazgeçmiş, hayatın akışına kendini kaptırmıştı. Nişanlısı ara ara ona ulaşıp hatalarını telafi edeceği konusunda ikna edici konuşmalar yaparken, Simge’nin aklı o büyülendiği akşamda kaldığı için Harun’un bütün bu atakları anlamsız geliyordu. Harun, Simge’nin daha fazla hayatında olmasını istemediği babasının kopya kimliğiydi. Bu nüsha ile yaşamak, hayatı yeni başından aynı yaşamak gibi olacaktı.

kitap fotoHazırladığı raporun içindeki zihnindeki Shalev kalıntılarını istiflediği depodan çıkartmadan odaklanmaya çalışıyordu. Telefonun titreşim sesi dikkatini bozdu. O garip kayboluşun ardından, sosyal paylaşım profilinde yayınlanan bir fotoğrafının Shalev ‘in beğenisini kazandığını görmek, hem gülümsemesine hem de o geceyi hatırlamasına sebep oldu.

Neydi şimdi bu? Sadece herkes gibi bir resmini beğenmişti. En azından yaşadığını gösteren bu işaret ile acaba Shalev ile iletişime geçmeli miydi? İki haftadır sanki o akşama hiç yaşanmamış gibi tek bir dokunuşla hayatına dahil olmayan Shalev için heyecanlanmak saçma gelmese de kendi kendini bunun saçma bir his olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyordu.

Bütün bildiklerini ve kontrolünü unutup, o gecedeki hislerin adına Shalev’ e dokunmalı mıydı? Bu onu hafifletici bir hareket mi olurdu? Sonuçta adam onca zor geçen güne ve geceye inat tek kelime bile etmemişti. Kararsızlık içerisinde,  “Naber Issız Adam? Nerelerdesin?” yazan mesajını gönderdi bile.

“İlginç Adamlar ve Kadınları” kitabımdaki “Bana şans ver” adlı hikayemden. Syf.162

Güç ben de artık…

 

a0e3niecmaehjxu

Güçlü kadınlara aşık olmanın en iyi yanı, değerini bilirsen ADAM olursun. Bilmezsen şair olursun… 

                                                                                                                                              Can Yücel

Üstad gerekli cümleyi kurmuş bir adam olarak. Ben de üzerine konuşalım dedim.

Kimdir bu güçlü kadınlar?

Gücünü kazanabilmek için çok hırpalanmış, mücadele etmek zorunda kaldığı bir sürü parkuru atlatmış, savaştan gazi olarak çıkmayı başarmış, en çok ağlamış, can kırıklarından zihninin her bir yerinde yaraları olan, sadece aşkta değil, dostlukta da, kan bağında da ihanete uğramış, mutlaka uzun uzun hikayeleri olan, bir ele ihtiyacı olduğunda daima sağ eli ile sol eline tutunmuş, düştüğü yerden yalnız başına yeniden ayakları üzerine kalkabilmiş, kendi kanından olmayan başka canların dertlerine derman olmuş, sorumluluklarını alıp kendini unutmuş kadınlardır.

Sakinlikleri ile karşılar hayatın getirdiklerini. Önsezileri gelişmiştir. Önceden alır pisliğin kokusunu ama canı isterse, kendine hedef olarak belirlediği bir şey varsa, gözünü karartıp bile bile gider üzerine. İsterse alır. İstemezse kimse zorla hiç bir şeyi kabul ettiremez. Ne istediğini bilir. Neyi istemediğini de bilir. Beklentisiz iletişim uzmanlığı almıştır zamanla. Kırılıp dökülen hayalleri, umutları, beklentileri beklememeyi öğretmiştir ona.

Mış gibi yaşayamaz hayatı. İstediğine, hissettiğine göre yaşar. Seviyormuş gibi yapmaz. Sever ya da sevmez. Umarım bir gün gerçekten sever. Severse, sevilen sevilmeyi öğrenir. Sevmek sevilmek kavramı değişir onun sevgisine maruz kalanın.

Hazmettikleri ile doymuş ve dingin yaşar hayatı. Aç gözlülük bilmez. Kimseye muhtaçlık hissetmez. Acizlik hissetmez. Ağlayacaksa ağlar. Gülerse güler. Ne hissederse ulu orta yaşamayı göze alır, alenen yaşar. Saklısı gizlisi kalmamıştır. Kaybetmekten korkmaz. Kimseyi merkezinde yaşatmaz. Herkesi yerli yerine oturtup, tanımlarına göre muamele etmeyi öğrenmiştir artık.

Ben olgunlaştım, şimdi tamamım demez. Öğrenmeye gelişmeye açıktır. Yaş, mevki, konum gözetmeksizin bilginin karşısında saygıyla eğilip zihnine yenilerini katmayı bilir. Yarasına beresine hakim, iyileştirmek için doğru yöntemler arayışı içerisindedir. Kendine ne iyi gelir bilir. Ortama ayak uydurur ama kimseye uymaz. içindeki yalınlığa dokundurtmaz. Kim aynada ne görmek isterse onu gösterir ama riyakarlık, haksızlık yapmaz. 

Tanıdıkları, arkadaşları ile dostlarını birbirine karıştırmaz. Dostlarının cinsiyeti yoktur onun için. Tanımlara önem verir. Tanıştığı kişinin nereli olduğuna, inancına, makamına, etiketine bakmaz. Önce insan olarak kategorilere ayırır, hayatının neresine yerleştireceğini belirler, az ya da çok, ederi neyse onunla besler ilişkisini.

İdare etmez. Grilerle değil, siyah ve beyazlarla nettir hayatı. Kimsenin hayatına müdahale etmez. Kimseyi hiç bir şey için zorlamaz, ikna etmeye çalışmadığı gibi emin olmadan ikna olmaz. İster, diler, hedef koyar ve öyle yaşar. Minneti de, saygıyı da yerli yerinde kullanmayı bilir. Sahip olduğunu sahiplenir. Ait olduğuna ihanet etmez. İhaneti affetmez.

Güçlü kadın bencil değildir. Yanındakilerle birlikte gelişmeyi bilir. Kendi fikirleri vardır ama kimseye dayatmaz. Geçmişte dinlenilmemekten, suskunluktan, dinlemeyi de, anlamayı da öğrenmiştir. Eleştirinin ne işe yaradığına hakimdir. Cehaleti sezinler. Cahillikle mücadele etmez. Olduğu kadar kabullenir. Herkesin ederini etmezini ayıklamayı öğrenmiştir..

Sevdiklerine en derin hislerini hissettirir. Esirgemez. Monotonlaşmaz. Fark yaratır. İlişkisinde hep yeni bir şey vaad eder, vaad ettiklerini gerçekleştirir. Zor zamanlarınızda ilk yanınızda bulacağınız insandır güçlü kadınlar. Bencillik etmeden, sahip olduklarını cömertçe paylaşmasını bilir. Standartlarını yükseltmesini bilir ve mutlaka birilerini çekerler.

İlişkilerinde oyunlara, taktiklere, planlara yer vermezler. Yalınlığı ile yaşar her şeyi. Eksikliklerini de, sıkıntılarını da ulu orta paylaşmaktan çekinmezler. Kendilerinden utanmazlar. Hatta dalga geçilecek yönlerini ifşa ederler.

Kıskanmak, hırs yaratmak konularını aşmıştır. İnsanların başarılarıyla gururlanmayı öğrenmiş, kendi içinde başarısızlıklarının nedenlerini sorgulamaya başlamış ve çözümler yaratır hale gelmiştir.

İlişkilerinde kendi gibi güçlü insanları seçerler. Zayıf bir erkek ile bir adım ilerleyemezler. Sorunu gördüğünde kaçacak delik arayan adamları tespit etmek konusunda üstad olmuştur. En kısa sürede de hayatlarının dışına çıkartırlar güçsüzleri. Sağlam bir kişiliğe sahip olan insanları önemserler.

Kısaca yaptığı, hissettiği, söylediği, yaşattığı bir olan adamları seçer. Kimsenin etiketi ile ilgilenmez.

Yetersizliklerinin de farkındadır. Farkında olduğu eksiklerini kısa sürede tamamlama gayreti içinde olurlar. Kim olduklarını iyi bilirler.

E gel de sevme böyle kadınları…